21 Kasım 2009 Cumartesi

Aşkın Ne Suçu Var?
Kahvemi yaptım, pencerenin kenarına oturdum. Yağmur damlalarının seslendirdiği şarkıyı dinliyorum. Doğanın ne güzel bir melodisi var. Hiçbir beste ondan daha büyüleyici olmuyor.
Yalnız bir gecenin içinde, yalnızlığımla mutlu oturuyorum. Kimseye ihtiyacım yok ama aşka hep muhtacım. Ne büyük bir kavgamız var diye düşünüyorum. İlişkiler yürümüyor, hepimiz birilerini sevmek istiyoruz. Bir türlü beceremiyoruz, neden?
Suçu karşı cinse atmak işin kolay tarafı, bana da sorsanız bir dost sohbetinde, muhtemelen erkekleri suçlarım. Aklıma ilk gelen cümle yine erkeklerle ilgili olur ancak gerçeğin kendisi de böyle mi?
Bir arkadaşım ne kadar kirlendiğimizden bahsetti, artık kadınlar mı erkekleri yoldan çıkarıyorlarmış, yoksa tam tersi miymiş, karar veremiyormuş. İlk taşı onlar attı dedim. Öyle ya, baba evinden gözü açılmadan çıkan kız, ilk kazığını nerede yiyor? Kocanın ihanetinden, umursamazlığından, şiddetinden, kimliksizliğinden, değer vermeyişinden ya da sebep neyse ondan canı yanan kadın, ayrılıp dışarı çıktığında, dünyanın nasıl işlediğinden haberdar değil ki! Bir iki bıçak yarasını da sokakta aldıktan sonra dönüşümü başlıyor. Sonra o da diğerleri gibi oluyor, o da can acıtıyor, o da çıkar için kullanmaya başlıyor. Doğru olduğunu düşünmüyorum elbette, ama şöyle bir gerisine bakarsan kendini bozan kadınların, arkasında hep bir erkeğin parmak izi duruyor. Yani ilk taşı onlar attı.
Şimdi geldiğimiz noktada durup biraz etrafımıza bakarsak, göreceklerimiz hiç hoş olmayacaktır. Kim kimi daha fazla kazıklar, daha çok aldatır, en fazla kim ağlatır yarışına girmişiz. Birkaç ayı doldurmuş beraberliklere neredeyse madalya takacağız. Bu kadar kirlendiğimizi nasıl fark edemedik?
Kimse suçu aşka atmasın, aşk olduğu yerde mucizeleriyle duruyor. Biraz küsmüştür mutlaka ama gerçekten sevmek isteyen ve bunun için mücadele edenlerin hep yanındadır aşk. Aşk bitti diyorlar, artık aşk mı kaldı diyorlar. Aşk bitmedi, biten bizleriz! Ruhlarımız çirkinleşti, sevmekten korkanlar gün geldi kendi korkularında boğuldular. İntikam peşinde koşanlar, savaş maskesi gibi yüzlerine sürdükleri siyahlıkların içlerine işlediğini anlayamadılar. Birbirimizi tükettik, kemirdik, didikledik. Yoruldu aşk peşimizde nafile bir çabayla koşmaktan. Aşkın bunda ne suçu var?
Değişmek zorundayız. Sevgiyi, paylaşmayı, değer vermeyi, kadir kıymet bilmeyi, verdikçe çoğalmanın keyfini hatırlamak zorundayız. Sahte sevişmelerle kirletilmiş bedenlerimizi, yalanlarla renklendirilmiş ruhlarımızı, yükseklere taşıdığımız ama boşlukta ve her an düşmeye hazır bekleyen egomuzu yenileyip, kendimizi tekrar ve inançla sevginin kollarına bırakmalıyız. Ancak o zaman kurtulur zincirlerinden aşk ve belki tekrar çıkar ortaya saklandığı yerden Eros. Belki o zaman havada savrulup duran bir ok bulup önüne atlamaktansa, kalbimize saplanmasını seyrederiz aşkın. Yeniden ve belki….Sözün tükendiği yerden size sevgiyle...



1 yorum:

  1. aynen katılıyorum aşk bitmedi aşkı bitiren bizleriz.aşık olmak,sevmek çok güzel duygulardır, acı çekmek bile tatlıdır aşk için.bazen sen birini seversin o seni sevmez bazen o seni sever senin gönlün onu çekmez işte bunun da ortasını bulamazsın yada ben bulamadım bulanlara selam olsun...

    YanıtlaSil